Gördüğün Ne İse Hepsi Odur !
“Aşikar olanı görmeyebiliriz, aynı zamanda körlüğümüze karşı körüzdür.” Daniel Kahneman
What you see is all there is ! Beyninizin 1. kısmına güvenmeyin. Gördüğün ne ise hepsi odur!
Sistem 1 ( Hızlı Düşünen) kendi başına ve oldukça hızlı çalışır. Çoğu zaman çalıştığının farkında bile olmayız. Sistem 1 az enerji ve az dikkat gerektiren zihinsel işlemlerden sorumludur. Mesela, kaşlarını çatıp burnundan soluyarak bize doğru yürüyen birinin az sonra suratımıza bağırmaya başlayacağını “düşünmeden” bilmemiz gibi.
Ya da aniden duyduğumuz bir sesin kaynağına odaklanmamız, veya bomboş bir yolda araba kullanmamız gibi. Bu tür durumları anlayıp yorumlamamız için büyük bir hesaplama yetisine ihtiyacımız yok. Dolayısıyla, Sistem 1 bizi fazla zahmete sokmadan ve farkettirmeden durumu kontrol altında tutar.
Sistem 2 (Yavaş Düşünen) ise dikkatimizin büyük bir kısmını, bazen de hepsini gerektiren yoğun zihinsel etkinliklerden sorumludur. Mesela “25×13 kaç eder?” sorusuna cevap vermek gibi. ( 2+2 gibi basit matematiksel işlemler hala 1.Sisteme aittir.)
Ayrıca koşu yarışı öncesi fişek sesine odaklanmak, kalabalık ve gürültülü bir odada belli bir kişinin konuşmasını dinlemek, veya dar bir boşluğa paralel park yapmak gibi örnekler düzenek 2’ye aittir. Bütün bu işlemler sırasında dikkatimizi kaybedersek ne olacağını hepimiz biliyoruz.
Bu yüzden düzenek 2 beynimiz için oldukça zahmetli ve pahalı bir yazılımdır.
Tercih yaparken ve karar verirken bütün işi sistem 2’nin yaptığını düşünürüz, ama aslında farkında olmadan sistem 1 sürekli işin içine girer, çünkü sistem 1 beynimiz için daha hesaplıdır; bütün dikkat ve enerjimize mâl olmaz.
İşte bu sebepten dolayı sistem 2’nin tam kapasite çalıştığı anlarda bile sistem 1 tepki vermek için hazırolda bekler. Bir örnek vermek gerekirse, ağır matematiksel işlemler yaparken bize lezzetli ama kalorili bir çikolatalı pasta mı yoksa sağlıklı ve taze bir meyve salatası mı diye sorulduğunda, çikolatalı pastayı seçmemiz daha olası.
Zihinsel yükü ağır olan kişilerin istenmeyen tavırlar sergilemesi (ilgisiz eş, aksi patron durumları gibi) yine bu duruma bağlanıyor, çünkü normalde davranışlarımızı da denetleyen sistem 2 başka işlerle meşgul.
En mantıklı ve tarafsız kararı verebilmemiz için kendimizi Sistem 1’e karşı bilinçli olarak eğitmemiz ve karar verme süreci boyunca Sistem 1’i mümkün olduğu kadar kontrol altında tutmamız gerekiyor.
Mesela sıkça duyduğumuz, kanserli hasta sayısının patladığı köy haberlerini ele alalım. Bu tür küçük nüfuslu yerleşim birimlerinde sıradışı bir olayın birkaç kez tekrarlanması istatistikleri alt üst etmeye yetecektir çünkü paydamız çok küçüktür. Daha açıklayıcı bir örnek olarak birden fazla para ile yazı tura oynayalım. Bütün paraların aynı atışta tura gelme olasılığı 4 para ile oynayınca %6.3 (½ * ½ * ½ * ½) iken, bu olasılık 2 para ile oynayınca %25’e (½ * ½) çıkacaktır, yani 4 kat daha olası olacaktır. Kısacası, örnek sayımız ne kadar azsa, uç durumları görme olasılığımız da o kadar artacaktır. Bu gerçek bir yana, düzenek 1 de ne kadar uç olursa olsun her durum için uygun bir hikaye bulmaya oldukça meyillidir. O yüzden “kanserli köy” haberlerine veya “1000 kişiye sorulan şok seçim anketlerine” ince eleyip sık dokumadan inanmamak lazım.
Kahneman, bunu ödüllü kitabı “Thinking fast and slow”da “what you see is all there is” yani “gördüğün şey ne ise, var olan da odur” diye özetlemiştir. 1. sistemi durdur.
Daniel Kahneman
Rasyonel yargı ve karar alımını sorgulayan ufuk açıcı psikoloji çalışmasıyla 2002 Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen Daniel Kahneman, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alıyor. Fikirleriyle ekonomi, tıp ve siyaset dahil, pek çok alanı etkilemiş olan yazar, bu kitapta yıllardır sürdürdüğü araştırmaların sonuçlarını bir araya getiriyor.