Neye İstersen Ona Pişman Ol,Mangolia
Filmin başında tesadüflerin önemini vurgulamak için anlatılan üç ayrı öykü vardır
1. olay:
1911 senesinde londra greenberry hill’de üç kişi saygın bir eczacı olan edmund william godfrey’i öldürür. tesadüfe bakınız ki katillerin soyisimleri cinayetin işlendiği yeri gösterir. j. green, s.berry, d.hill
2. olay:
1983 senesindeki bir orman yangınında gölden su alan uçak yanlışlıkla gölde dalış yapan bir dalgıcı da içine çeker ve ölümüne sebep olur. uçağı kullanan oraig hansen, dalgıç delmer darion’la kazadan önce tanışmaktadır ve onunla sıkı bir kavga etmiştir. vicdan azabına dayanamayarak intihar eder. ayrıca oraig hansen’de dört çocuğuna gerektiği gibi babalık yapmamıştır.
3. olay:
1958 yılında sydney barringer artık ailesinin sık yaşadığı kavgalardan bıkmış ve intihar etmeye karar vermiştir. ancak öncesinde annesinin kavga esnasında sık sık babasına doğrulttuğu içi boş tüfeği doldurarak birbirlerine zarar vermelerini sağlamak ister. oturdukları apartmanın çatısına çıkar. kendisini aşağıya bıraktığı sırada 3 kat aşağıda ailesi kavga etmektedir. annesi boş olduğunu düşündüğü tüfeğin tetiğini çeker. bu esnada düşmekte olan sydney karnından vurularak ölür. oysa vurulmasa 3 gün öne işçilerin 4. kata gerdiği file hayatını kurtaracaktır.
Ve 82 geçer filmin her yerinde, 1982, polisin telesekreter mesajindaki 82 nolu mailbox, hava tahmininde 82% yagmur ihtimali
cocuklarin yarismasinda bir seyircinin elendeki pankartta yazan “exodus 8:2” , acaba yönetmenin ve hatta benim 82’den bahsetmem bir tesadüf mü ?
Hayatta her şeyi bir mantık içerisinde kendi algımıza uygun hale getirmeye çalışıyoruz… Sonsuz olasılıklar dünyasında karşılaştığımız yaşanan onca şey sadece ve sadece birer tesadüften mi ibaretti? Kimimiz hayatla,kimimiz hayat arkadaşıyla, kimiz sevdiği ya da kimimiz kalabalıklar içinde yalnızlığımızla yüz yüzeyken tanımlayamadığımız ve mantıksal bir açıklama getiremediğimiz çoğu şeye tesadüf deriz.
Halbuki bütün bu tesadüfler zinciri adına “hayat” denilen “tesadüfün”ün ta kendisi değilmi.. Verdiğimiz her karar aslında sahip olduğumuz o kör cesaretin bir sonucu değilmidir. Bu nedenle bazen bizzat kendimiz ne yapacağımızı, olayları nasıl karşılayacağımızı bilmeyiz.
Kendimize yalan söylemekten bıktığımız bir anda bütün o taşıdığımız dertler, tasalar ve yükler anlamsız kalır. İşte o zaman yeni çözüm yolları aramaya başlarız, bu bir patlama anıdır, bambaşka bir adımdır , bir sarmaşığın sarmalayıp çıkmak istediği duvardan vazgeçmesi ve hayat veren ağaca yönelmesi gibidir.. Bir çocuğun “Baba bana iyi davran” demesi gibi..
6 farklı insanın 6 farklı hikayesi ile kesişen hayatlar gibi gözüken Mangolia’da aslında tek bir insanın hikayesini anlatıyor o da bizzat kendimiz.. Hayata karşı savunma kalkanlarımızın aslında ne kadar zayıf ve aptalca olduğunu epik bir biçimde gözler önünde görüyorsunuz.
Ölen adamın sözleri
Ben naaptım
Ben naaptım..
Ve utanıyorum..
1 milyon yıl once de olsada
suçluluk pişmanlık bunlar var
hiç kimsenin “hiç bir şeyden pişman olma” demesine izin verme
bunu yapma
istediğin herşeyden pişman olabilirsin
herşeyden pişman olabilirsin
olabilirsin
bunu unutma
hayatta herşey olabilir..
Filmde 4-5 defa geçen söz :
Ve kitap der ki ; sizin geçmişle işiniz bitse bile ,geçmişin işi sizinle daha bitmemiştir.
Magnolia 1999 , 3saat 8 dakika
Gökii 10
Neden İzlemeli :Pişmanlığın insanın hayatını nasıl mahvedebileceği, geçmişte yaptığımız hataların peşimizi bırakmayacağı anlamak için
Filmde çoçuğun fıransızca sözlerini bildiği şarkı;
Aşk isyankar bir kuştur,kimsenin evcilleştiremediği, Onu çağırmak boştur eğer reddetmeyi seçersen..
Bu fransızca ve carmen operasından…
Film uzun olunca yazısıda uzun ve filmin muzikleri . 3 saat’in 1 saat gibi akıp gitmesi “bir tesadüf” olmasa gerek..