Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali’nin olayların akışı ve duru Türkçe’si ile bir çırpıda kendini okutan romanı Kürk Mantolu Madonna kitabı favorilerim arasında yerini aldı.
Karakterler : Raif Efendi, Maria Puder , kitabın anlatıcısı – iş arkadaşı –
Çocukluğunu Ayn Rand‘ın Kayatın Kaynağı (https://www.gokii.net/2011/01/the-fountainhead-hayatin-kaynagi/)kitabındaki karakteri Rand Roark kadar yalnız geçiren Raif Efendi babasının talebiyle Almanya’ya kısa bir süre için de olsa çalışmaya ve dil öğrenmeye gider. Almanya’da kaldığı süre içerisinde de Kafka‘nın Dönüşüm (https://www.gokii.net/2010/10/donusum-kafka/ ) kitabındaki bir böceğe dönen Gregor kadar yalnız ve öetiki hisseder, bir gün ziyaret ettiği bir sergide bir fotoğraf ile karşılaşır:
“Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum “Kürk Mantolu Madonna“yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.”
Hayat karşısında her zaman çaresiz ve tepkisiz kalmış, yanıbaşına tüneyen gerçekleri görememiş, en yakındakini bile tanıyamamış Raif Bey‘in hazin hikayesi , kalabalıklar içinde yalnız kalmış iletişimsiz insana bir eleştiri ya da yalnızlığa övgü belki..
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Kitaba adını veren Kurk Mantolu Madonna adli tablo Andrea Del Sarto tarafindan yapılmış orjinal ismi “Madonna della arpie” olan tablo şu anda Floransa’daki Uffizi Galeri’de bulunmakta – elbette kitaptaki tasvir biraz daha farklı..-, bunu Floransa ziyaretinden sonra öğrenmek biraz acı oldu.
Alıntılar
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.
Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmediğim zamanlardı.
Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu? Ahbapça bir selam ve temiz bir gülüş. ..ve ben dünyanın en zengin adamıyım.
Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim.
ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
“Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum” Bende inanmak noksanmış.
Yanı başımda, bir adım ötemde durduğu halde bir kere merakla yüzüne bakmamıştım.
insanların en günahsızına kabahatlerin en ağırını; seven bir kalbi yüzüstü bırakmak ihanetini yüklemenin, asla affedilmeyeceğini seziyordum.
Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Süper bir öyküdür.
Evet etkileyici ruhu olan bir hikaye..
http://www.medyafaresi.com/haber/52000/medya-basbakanliktan-acilim-kurk-mantolu-madonna-film-oluyor.html